“Dahi anlamına gelen ‘de/da’” ayrı yazılmadığı zaman Türkçeyi öğretemediğimizden yakınanlar çok. TDK’nın koyduğu imla kurallarının son derece mantıklı ve tutarlı olduğu, bunlara uymayanların da bir türlü eğitilemeyen “kayıp nesiller” olduğu görüşü entelektüel dünyamızın güçlü fikirlerinden. Aslında Türkçenin imla kuralları acayipliklerle dolu ve dolayısıyla da bunların öğrenilmesinde güçlük çekilmesi gayet normal. Bu yazımızda kayıp nesilleri biraz kendi haline bırakıp insanların fazlasıyla önemsediği TDK’nın imla kurallarındaki tuhaflıklara biraz bakalım. İlk tuhaflık, şu pek popüler “de/da” konusu. Ondan sonra “şapka”ya (nam-ı diğer “düzeltme işareti”) uzanacağız. Değineceğimiz en son tuhaflık, en işe yaramaz noktalama işaretlerimizden kesme işareti.
“De”nin ayrı yazılması kuralı imlamızın en çok bilinen meselelerinden ama biraz düşünüldüğünde kuralın gereksizliğinin ve tutarsızlığının ortaya çıktığı pek bilinmez. Bu öğeyi neden ayrı yazmamız buyruluyor acaba? Anlam belirsizliğine engel olmak için denebilir. Anlam belirsizliği konusuna bir imla perspektifinden tekrar değineyim: “Yaşlı kadınlar ve erkekler” örneğine bir daha bakalım, burada yaşlı olan kim? Peki, “yazma” yazdığımızda yazmak eylemi mi söz konusu, yoksa bir giysiden mi söz ediliyor? Bu belirsizlikleri imla yoluyla, yani ne bileyim bir eki ayrı yazarak ya da oraya buraya değişik işaretler koyarak gidermeye çalışsak?
Bunlar gibi anlam belirsizlikleri dilin her yerinde görülen şeyler; biz bunların binde birini dahi imla ile gideremeyiz. Kaldı ki anlam belirsizliği durumlarında doğrudan sözcüklerin imlasına müdahale etmemize gerek de yok, çünkü sorunlu ifadelerin yer aldığı bağlamlar çoğu kez belirsizliği gidermeye yetiyor: “Yazma almak istiyorum.” cümlesindeki “yazma” ile “Duvara yazı yazma!” cümlesindeki “yazma”yı birbirine karıştırmamız imkânsız. İşte, ‘“de/da” dahi anlamına geldiğinde ayrı yazalım da bulunma hali “de/da” ile karışmasın’ diyerek imlayı devreye sokmak da böyle gereksiz bir şey. Çünkü bağlamın belirsizlik giderici etkisi “de/da” için de geçerli.
“Evde kaldım.” cümlesinde, ev diye bildiğimiz bir binada kaldığımız kolayca anlaşılıyor; cümlede dahi anlamı veren bir kullanım yok. “Ev de istiyorum, araba da.” cümlesinde de dahi anlamı belirgin; bir yerde bulunma anlamı yok. Yani “de/da” kuralı uygulanmasa da bir sorun çıkmaz. Kaldı ki “de/da” kurala uygun yazılmadığında yapılan “Buradaki de/da ayrı yazılmalıydı.” şeklindeki düzeltmeler zaten yazarın vermeye çalıştığı anlamın – imlasında bir sorun olsa da – gayet anlaşılır olduğunu göstermeye yetiyor: Yazarın anlatmaya çalıştığı şey anlaşılmamış olsaydı “de/da”nın ayrı ya da bitişik yazılması şeklindeki düzeltmeyi de yapamazdık.
Peki, dahi anlamına gelen “de/da”yı ayrı yazma kuralı vurgu ile ilgili olabilir mi? “Evde kaldım.” cümlesinde yer alan “evde” sözcüğündeki vurgu “de” hecesinde. Buna karşılık, “Ev de istiyorum, araba da.” cümlesinde “de/da” vurgu almıyor. Derdimiz vurgu farklarını belirtmekse “yazma” sözcüğünün yazımını da değiştirmemiz gerek çünkü giysi olan “yazma”da vurgu “ma” hecesinde. Emir sözcüğü olan “yazma”da ise “ma” hecesinde vurgu yok; aynı dahi anlamındaki “de/da” durumunda olduğu gibi. Şimdi bir de emir kipi yapan “me/ma” ayrı yazılır diye bir kural mı koyacağız?!
Bu durumda olan, yani vurgu almayan yığınla ek var Türkçede; hangi birine yetişeceksin. Hadi yetiştin, onca kuralı nasıl öğretecek ve uygulayacaksın?! Özetle “de/da”nın ayrı yazılması kuralı anlam belirsizliği açısından gereksiz, vurgu açısından da ya tutarsız ya da tutarlı uygulanması imkansıza yakın bir kural.
Düzeltme işareti de kimi kullanımlarında tuhaf yerlere yerleştirilen ve Türkçenin imlasının o kendine özgü tuhaflığına katkıda bulunan diğer bir öğe. Bir örnekle somutlaştırayım: “Kar” ve “kâr” sözcüklerinin söylenişi farklı. Bunu belirtmek için de “a” sesine bir “şapka” koyuyoruz. Peki, bu iki sözcüğün söylenişindeki fark tam olarak nerede? “K” sesinde. Peki, bu gözlemin doğal olarak doğuracağı soru ne? Fark “k” sesindeyse şapkayı neden “a”ya takıyoruz?! Alın size ulu imla kurallarının mantıklılığı ve tutarlılığı!
Kesme işareti de ayrı bir dert; hiçbir işlevi yok ama imla kılavuzundaki en karmaşık kurallar kendisiyle ilgili ve bu kurallar tamamen keyfi! Hiçbir işlevi yok çünkü ne anlam muğlaklığını gideriyor ne bir söyleyiş farkına denk geliyor ne de başka bir şey. Örneğin “Yaprak’a” ile “yaprağa” arasında herhangi bir söyleyiş farkı duyan var mı? İki sözcüğün söylenişi tamamen aynı, çünkü dil özel ad olan “Yaprak”a da cins adı olan “yaprak”a da sesbilimsel olarak aynı muameleyi yapıyor. Kesme işaretinin kullanımı için konan kuralları karmaşık kılan temel şey keyfilikleri.
Söz konusu işaretin en bilindik işlevi “özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri”ni ayırmak. Kuralı koyanlara göre özel adların bir dokunulmazlığı var ve mezkur ekleri bunlardan ayırmak lazım ama neden? Verilen bir gerekçe yok. İlla özel adın özel ad olduğunu belirteceksek onu büyük harfle başlatmışız, o nemize yetmiyor? Ama bir de bazı özel adlar ve bazı ekler söz konusu olduğunda kesme işareti kullanılmıyor. Peki o neden? Gene verilen hiçbir gerekçe yok! Görünene göre sadece “yetkili”nin biri bazı özel isimlere gelen ekler bazı durumlarda kesme ile ayrılsın demiş o kadar.
Kurallar tamamen keyfi! En akılcı yol muhtemelen kesme işaretinin en azından bu kullanımını tamamen bırakmak.
Özetle, Türkçenin imlasında mantıksız, gereksiz, gerekçesiz ve tutarsız kurallar var. İnsanların bu kuralları öğrenirken güçlük çekmesi de gayet doğal. Bu konuda bir şey yapacaksak insanları rahat bırakıp imlanın daha yalın daha tutarlı hale getirilmesi doğrultusunda adımlar atabiliriz. Böylelikle “kayıp nesiller”i kazanma şansımız olabilir!